Başta AKP iktidarı olmak üzere düzen siyasetinin tamamı toplumu siyasal süreçlerin dışına itmekte, ona yalnızca önüne serilen seçeneklerden birine oy verme hakkı olan seçmen rolünü biçmektedir. Yurttaş hak ve görevlerinin geriye itilmesi ile elde kalan bu seçmen rolü, seçeneklerin tüm temel konularda benzer konum alışları ile birlikte düşünüldüğünde seçmenliğin dahi sembolik düzeyde kalmasına ve toplumun bir anlamda tebaaya dönüşmesine neden olmaktadır.
Gerçek sorunlara hiçbir yanıt üretmeyen, emekçi halkın taleplerini tamamen dışlayan siyasal alan, toplumsal örgütlülüğün parçalanmış hali ile birleştiğinde seçim sonrasında hangi sonuç alınırsa alınsın karanlık bir tablonun ortaya çıkmasına neden olacaktır.
Çalışmanın temel amacı bu karanlık tabloda gedik açmak, umut olabilecek bir mücadele birikimi yaratmaktır.
Amacı gerçekleştirmek için yürütülecek adaylık çalışması;
Emekçi halkın yaşadığı gerçek sorunlara hiçbir düzen adayının veremeyeceği yanıtları üretmeyi,
Sosyalizm mücadelesini besleyecek toplumsal talepler ile ilişki kurarak sesi kısılanların sesi olmayı,
Önce seçmene indirgenmeye, sonra da tebaaya dönüştürülmeye çalışılan yurttaşı; kendi geleceği için kaderini eline almaya sevk etmeyi ve “mücadele eden yurttaş”ın ortaya çıkmasını kolaylaştırmayı,
Atomize olmuş toplumun karşısına, halkın örgütlü mücadelesini koymayı hedeflemektedir.
Adaylık üzerinden yürüteceğimiz çalışma Türkiye İşçi Sınıfı’nın tamamını ilgilendiren ortak güncel sorunlardan yola çıkan bir tarz izleyecek. Çözüm önerilerini anlatacak.
Emekçi halkın güncel sorunlarına gerçek yanıtlar verebilmenin yolu devrimci dönüşümün parçası olan önerilerdir. Bu nedenle gerçekçi bir tarzı merkeze alacak, önerilerimizin hayal satanların sözde çözümlerinden farkını anlatacağız.
Sosyalist aday çoğunluğun çıkarlarını savunan tek aday olarak öne çıkacaktır. Bu özelliği öne çıkaracak ve bu nedenle örgütlü mücadelenin bizim önerilerimiz ile bütün oluşturduğunu göstereceğiz. Ulaştığımız yurttaşlarımızı mücadelenin kalıcı parçaları olmaya davet edeceğiz.
Sosyalist adaya özgü önerilerin toplumun çoğunluğunun çıkarı için gerçekçi çözüm önerileri olması aynı zamanda çalışmanın uzlaşmaz bir karaktere sahip olmasını da gerektirir. Bu nedenle çalışmamızla çözüm önerilerimiz konusunda geri adım atmayacağımızı kanıtlar bir içeriği sürekli yeniden üreteceğiz.
Özellikle 20 yıllık AKP iktidarının yarattığı tahribat ve düzen muhalefeti tarafından üretilen tek meseleyi Erdoğan’ın gidişi olarak gösteren propagandanın etkisi çalışma üzerinde bir basınç oluşturacaktır. Bu basıncı siyasetle göğüsleyecek ve bugün AKP’de temsil edilen düzenin emekçi halk üzerinde yarattığı olumsuz etkilere karşı çözümü yalnız sosyalist adayımızın önerdiğini göstereceğiz.
Sosyalist aday çalışmasının temel ilkeleri piyasanın etkisine karşı sosyalist bir iktisadi dönüşümü savunmak, emperyalizme karşı duruş ve gericiliğe karşı laikliği öne çıkarmak olacak. Ancak ilkeler kendilerini siyasetin yerine ikame edemez. Bu nedenle emekçilerin karşılaştığı ve çözüm beklediği, ancak egemen siyasetin tüm kollarının düzeni korumayı öncelik olarak görmesinden kaynaklı olarak çözüm üretemeyeceği ya da sahte çözümlerle oyalama yoluna gireceği başlıkları temel alacağız.
Halkın çoğunluğunun yakın dönemde daha fazla hissetmeye başladığı ve seçim sonrasında daha da ağırlaşacağı kesin olan yoksulluğun üretim süreciyle, özelleştirmeyle ve piyasalaşmayla olan ilişkisini hatırlatacak ve sosyalist dönüşümü buradan gerekçelendireceğiz. Temel haklara erişimi, işsizlik sorununun nasıl çözüleceği ve kadınların ev içi emekten nasıl kurtarılacağını bu başlıkta tartışacağız.
Göçmen sorunu, solda genel olarak geçici sığınmacı konumuna düşenlerin yaşadığı sorunların ele alınması bağlamında tartışılıyor. Bu anlamıyla “siyaset”ten daha çok “empati” öne çıkıyor. Oysa, konunun Türkiye İşçi Sınıfı’nda yarattığı etki ve tahribat da oldukça büyük. Ucuza, güvencesiz çalıştırılan göçmenler hem patronlar tarafından bir tür “grev kırıcı” gibi kullanılarak sosyal kazanımlar törpüleniyor hem de yoksullaşan işçinin önüne hedef olarak konulabiliyor. Biz çözüm önerilerini Avrupa’ya gidişin yolunun açılması ve geri dönüş koşullarının yaratılması olarak koyacak ve bu meseleyi emperyalizme karşı mücadelenin yöntemi ve gerekçesi olarak ortaya koyacağız. Ayrıca sınır güvenliği konusunun cihatçı çetelerin girişi ve uyuşturucu ticareti bağlamındaki boyutları da çalışmanın konusu olacak. Türkiye’den emperyalist merkezlere beyin göçünü de bu başlıkta tartışacağız. Bir diğer konu da Ukrayna meselesinde AB’nin saldırgan tavrının yarattığı ve yaratacağı potansiyel göçmen sorunları olacak.
Türkiye’de tarikatlar konusu hep tartışmalıydı. Ancak son dönemde devlet içinde kadrolaşmaları, holdingleşerek tuttukları sermaye ve bakanlıklarla yaptıkları anlaşmalar neticesinde her alana sızmaları tarikatlara karşı toplumsal tepkiyi oldukça artırdı. Birçok ankette toplumun en çok uzlaştığı nokta tarikatlara ve cemaatlere yönelik karşıtlık olarak kendisini gösteriyor. Buna karşın düzen siyasetinin bu yapıları doğrudan karşıya almaktan çekinmesi ise yine düzeni koruma refleksi ile bağlantılı. Bu durum aynı zamanda devrimci bir iddia için ciddi bir olanak anlamına geliyor. Özellikle gençleri tarikatların elinden kurtarma iddiası ve tamamının kökünü kazımaya yönelik bir program sosyalist adayın hem önemli bir farkını oluşturacak hem de çalışmanın örgütleyiciliğini artıracaktır. Kadına yönelik gerici saldırılar, İmam Hatipler ve zorunlu din dersleri sorunu, Diyanet İşleri konusu, yurtlar, kamuda işe alımların tarikatlara bağlı olması ve vakıf arazileri gibi konular yine bu başlığın altında tartışılacak.